Sözün bittiği bir yerde olmak gibi birşey içlerdeki. İnada susmak ,inada konuşmak ya da. Sesimin ayarı yok benim farkına varmadan asileşiyorum çünkü mevzu derin ve derinlemesine işliyor içime. Kimsesiz insanların gölgesine takılıyorum ve çaresiz insanların ellerinden su içiyorum. Sanki zehir eyliyor içtiğim bana, irkiliyorum sessizliğe boynumu eğiyorum. Dünya ağlıyor, ben ağlıyorum.
Bebeklerin küçük elleri düşüyor yadıma ve elleri ile düşmanı itecek güçlerinin olmayışı geliyor aklıma ve ben yok oluyorum
Suriye semalarında içimdeki bir çığlıkla...
Sonra
Suriye'nin sokaklarında gezdiriyorum
ruhumu. Acı çektiriyorum çünkü arlanmaz, anlamaz bir
ruh kisvesi içimde. Ağlıyorum aslında yaşlarımın tuzu tenimi yakıyor.
Aklıma takılıyor kimsesiz bir çığlık..! Karanlığın ortasında kalan bir yaşlı kadın takılıyor gözlerime, elini uzatan bir ihtiyar amca konuşuyor gözlerimle. Dokunamıyor
ruhum sadece seyrediyor. Acı çektiriyorum işte arlanmaz bir
ruh kisvesi bendeki dedim ya.
Sonra yığın yığın insanlar görüyorum yığın yığın acı ile. Susturuyor
ruhum eliyle ağzımdan çıkacak çığlıkları sanki. Of nedir şimdi girdiğim bu girdap ve ben annelerin bebekleri kefenlediği yerdeyim! Gözyaşları mıdır masum bedenlerine abdesti aldırtan yoksa beyaz tenlerine değen berrak su mudur. ALLAH'ım nasıl bir acının ortasındayım nasıl yok oluşluğun yanında bir var olma içinde akan kan kokusuna dolanan cennet kokusu...
Sonra yavaş yavaş geçiyorum caddeleri. Cesedler kampı burası dünyada hiç bir film sahnesinde oynanmamış bir kare. Cesedler kampında hızlıca koşuşturan bir baba nefesi kalp atışları ile yarışıyor sanki ve gözü takılıyor iki çocuğa. Ayakkabılar ilişiyor gözüne sonra pijamasının üzerine çekili çorapları ve ellerindeki kınalar. Kimlerdir acaba? Sanki bir zamana dur dercesine tutuldu nefesler ve havadaki tüm seslerin sesi kısıldı. Bir ses hariç!
Ve
Suriye’nin semalarına ilişen bir ses yalnızca "ALLAH'ım kahret zalimleri ve zalimlere susanları, onlara yardım edenleri". Nutku tutuldu çaresizliğin evlat işte elleri kınalı. İçim tutulmaya uğradı
ruhumun sendelediğini fark ettim. Önemli mi? Onlar cennet seyyidesi, sen ise cennete hoşça kal diyemeyecek kadar yüreksiz bir zalimsin! Sözüm ona solda duran mevta kaybettin imtihanı, mübarek olsun.
Ağır ağır çıkıyorum şimdi tüm basamakları çünkü ağırlık derecesi olmayan bir
ruhum şuan büyük bir yük aldı.Heybesi var bu
ruhun artık ve heybe dolu üzüntü, keder, çile...
Acı çektiriyorum
ruhuma, arlanmaz
ruh kisvesi işte. Şimdi dünya ağlıyor, ben ağlıyorum halimize, bir tarafta sessizliğe gömülen tarafsızlar bir tarafta acısını boynuna takmış fellik fellik merhamet arayan kimsesizler.
Bir
Suriye üzerinden esiyor şimdi rüzgarlar. Çocuk çığlıkları sinemi dağlıyor yabancı. Hangi serzenişleri yok sayabilir bu yürek ve sen,
Suriyeli yetim daha ne kadar yakabilirsin canımı..!
Burası aç insanların teker teker düştüğü kaldırım dostum..! Biraz ağır yürümemiz ondandır hangi adımı atsam bir ahlayış titretir beni.
Sessiz ol ! Çocukların uykuya daldığı enkazların olduğu yer burası. Seyyidler, seyyideler diyarı...
Burası
Suriye, 40 bin bebeğin cennet kokusuna şahitlik etmiş toprak… Tüm annelerin sinelerini dövdüğü yer... Kefenlerin ucuza satıldığı ve yaşların pahalıya mal olduğu bir mekan.
Sözüm ona solda duran mevta. Mübarek olsun, kaybettin...
Yazarın Tüm Yazıları >>